İcra ve İflâs Kanunu’nun 36’ncı maddesi ile kesinleşmeden icra edilebilecek bir ilamın borçlusunun icra mahkemesinin uygun göreceği ve alacağı kapsar mahiyetteki bir teminat karşılığında, yine icra mahkemesinden takibin durdurulmasını yani tehir-i icrayı talep edebileceği düzenlenmiştir. Müteselsil borç ilişkisinin söz konusu olduğu ve ilamın da buna göre verildiği durumlarda, müteselsil borçluların tamamına karşı ayrı ayrı icra takibi yapılması mümkündür. Buradaki hukuki sorun, müteselsil borçlulardan yalnızca biri tarafından gösterilen teminat mektubuna dayalı olarak bütün borçlular icranın durdurulmasını yani tehir-i icrayı talep edebilir mi olarak karşımıza çıkmaktadır. İcra ve İflâs Kanunu’nda ilamda yer alan müteselsil borçlulardan biri tarafından sunulan teminat mektubunun müteselsil borçlarda tehiri icra etkisi ile ilgili kanunda açıkça bir düzenleme yer almamaktadır. Bu konuda verilen yargı kararlarını derleyecek olursak;
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin 2017 tarihli kararında: (Bölge Adliye Mahkemesi Kararı – İstanbul BAM, 22. HD., E. 2016/130 K. 2017/11 T. 4.1.2017): Bölge Adliye Mahkemesi ise istinaf incelemesi üzerine “Mahkeme müteselsil borçlulardan biri tarafından, alacağı temin bakımından verdiği güvencenin tahsil amacıyla kullanılıp kullanılmayacağını umarlara uygun olarak tartışmamıştır. Ayrıca, İİK 36 madde gereği tahsil edilebilir hale gelen teminattan vazgeçmenin, diğer borçluları bağlayıp bağlamadığına ilişkin, ağırlıklı hukuki meselelerin kuşkulu bırakılmıştır” diyerek verilen kararı eleştirmiştir. Kararın devamında teminatın paraya çevrilmesinde vazgeçen alacak için “Müteselsil borçlulardan birine ait olan teminatın paraya çevrilmesinden vazgeçme, diğerlerine yönelen hacizleri bu ölçüde gayri hukuki ve kabul edilemez hale getirir.” ifadelerine yer verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2019’da verdiği Karar’da (Y HGK E.2018/750 K.2019/383 T.02.04.2019) haksız fiil sonucu sigorta alacağından doğan müteselsil borçluluk ile ilgili bir kararda ise ilamın borçlularından yalnızca biri tarafından İİK.nun 36. maddesi uyarınca tehiri icra talepli olarak kararın temyiz edilmiştir ve bu nedenle dosya alacağını karşılar bir miktarda teminat mektubu sunulmuştur.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi “İİK’un 36. maddesi uyarınca verilen icranın geri bırakılması kararı, ancak lehine tehiri icra kararı tesis edilen borçlu yönünden hüküm ifade etmekte olup, bu maddeye göre sunulan teminat mektubu da teminat mektubunu ibraz eden borçlunu borcunun temin eder ve koşulların oluşması halinde ancak onun borcuna karşılık paraya çevrilebilir.”
Nihai olarak Hukuk Genel Kurulu tarafından özellikle icranın geri bırakılması kararının, ancak lehine tehiri icra kararı tesis edilen borçlu yönünden hüküm ifade ettiği, borcun, tehiri icra kararı için sunulan teminat mektubu ile değil, bu teminat mektubunun paraya çevrilmesi ile ödenmiş sayılacağına vurgu yapılarak Özel Daire bozma kararı doğrultusunda direnme kararını bozulmuştur. Dolayısıyla ilamda yer alan müteselsil borçlulardan biri için takibin durdurulmasının diğerlerini etkilemeyeceği belirtilmiştir.
Bununla birlikte Hukuk Genel Kurulu kararında yer alan karşı oyda “kesin teminat mektubu ile ilâm alacağı ödeme gibi sona ermiştir. Müteselsil borçlulukta birden fazla aynı borcu ödemekle yükümlü borçlu var ise de alacak borcu tektir. Her birinden ayrı ayrı tahsili düşünülemez. Özenli davranılmazsa aynı borcun birden fazla tahsili gibi bir sonuç doğması tehlikesi de vardır. Oysa ödenecek borç tektir.” denilerek müteselsil borçluluk durumunda borcun tek olduğu ve borçlulardan biri tarafından verilen kesin teminat mektubunun ilam alacağını ödeme gibi sonlandırdığı, dolayısıyla diğer müteselsil borçlulara karşı takibe devam edilemeyeceği savunulmuştur.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin başka bir kararında ise (Y 12. HD E.2006/10592 K.2006/13250 T.19.06.2006) davaya konu olayda yine müteselsil borçlulardan biri, teminat mektubu ile icraya karşı tehiri icra kararı aldırmıştır. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi “tehiri icra kararı, ibraz eden borçlu şirket açısından geçerli olacağından mehil talebinde bulunmayan diğer borçlu yönünden bu kararın bağlayıcılığı yoktur. Bu nedenle alacaklının teminat mektubu ile tehiri icra yapmayan borçlu yönünden icra takibinin sürdürülmesine yönelik istemin icra müdürlüğünce reddedilmesi doğru bulunmadığından BK.nun 142/2. maddesi gözetilerek şikâyetin kabulüne” içerikli bir karar vermiştir.
Sonuç olarak kanunda açık bir ifade bulunmayan bu konuda öğreti ve yargı kararlarında da bir görüş birliği olduğu söylenememektedir. Bazı mahkemelerin tutumu, müteselsil borçlulardan biri tarafından verilen teminatın diğer borçlular yönünden sonuç doğurmayacağı ve diğer borçluya karşı icra takibinin devam edebileceği yönünde ise de bir borçlu tarafından verilen teminatın diğer borçlular lehine de olacağı ve borcun tek olması sebebiyle verilen tek teminatın yeterli olacağını yönünde karar veren mahkemeler olduğu da görülmektedir.
Konuya ilişkin ayrıntılı bilgi ve hukuki danışmanlık almak için info@qssp.legal mail adresi üzerinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.